8 Aralık 2009 Salı
öylebirusuldürkiadamışairyapar:)
Bir ben derim, bir Özge;
- Elde edemediğin şeyler için üzülme, belki O' nun senin için daha güzel planları vardır.
- Bunlarla avunmak güzel ama bazen kendimi kurulmuş bir robot/saat gibi hissetmeme yol açıyor. yoksa duacıyım bana tüm verdikleri için.
- Kurulmuş bir saat/robot olmak daha güzel, tek başına, O' nun planları olmadan, kalkabilecek miydin bu ağır yükün altından?
- Hayır tabi ki de... Ama dediğim gibi iskankar zamanlarımda bir robot olduğumu düşünmek hiç hoşuma gitmiyor.. Çünkü, sanırım yapamadıklarım için de O' nu suçluyorum o zamanlarda:(
- O' nu suçla, ama O' na isyan etme.. olmadıysa eğer istediğin şey, O istemediği içindir, bunun suçlusu O olabilir ama sen o zamanlarda O' na niye olmadı diye isyan etmek yerine, sus ve büyük bir olgunlukla "bunu sen istedin Dostum" de:)
- O istedi. Ve böylece içimdeki savaş sona erdi. Bu mudur? Bazen gerçekten, içimde çığırıp duran Özge'yi susturmak istiyorum... Huzurumu bozuyor.. Beni savaşa götürüyor... Bunu o Özge' ye kabul ettirmeliyim önce...
-Bence bu kadardır Özge.. Yenileceğini bile bile girer mi insan savaşa... O senin boşuna çırpınışlarına bakar bakar gülümser. O' nunla savaşılmaz, sevişilir...
- Zaten O bana hep gülümsüyor ve içimdeki ışığın sönmesini engelliyor, biliyorum... O' nunla aramızdaki tek sorun " zaman farkı". Yenilgimi kabul etmemi bekleyip, öyle karşıma çıkıyor... Benim onun için çırpındığım gecelerde yanımda değil kısacası...
- O öyle biraz muzip:) Ben o halini de seviyorum... Mesela bu ara o kadar çok dalga geçiyor ki benimle.. Bir zaman oluyor alıyor elimdeki her şeyi, sonra, hepsini geri veriyor aynı anda, alıyor, veriyor... defalarca... Durup izlesen uzaktan, koparsın, ben bile kopuyorum:)
-Bizimle dalga geçtiği zamanlarda mı sarsılıyoruz böyle? O gülerken biz tam tersi durumdayız, sonunda biz de gülsek de... İşte zaman farkı bu... Aynı anlarda gülümsemiyoruz... Amann neyse ben aramı düzeltmek üzereyim.. Umarım birlikte güleriz:)
-Ya olur öyle, sevmese seni niye seninle uğraşsın... Barışın artık artık, iyi dostlar arasında küslük olmaz...
-Yok zaten O' na küsmüyorum... O' nu anlıyorum sadece. Bir kere küsmüştüm ama elimden çabuk tuttu...
-O seni dinliyor, sen de terbiyesizlik etme ve O' nu dinle:)
ps: özgeyle bir usül dersinde kağıdımıza düşenlerdir! şifa olsun...
6 Aralık 2009 Pazar
zatenbudabirbaşlıktır!
"Bir arkadaşım “niçin şiir yazıyorsun” diye sormuştu da, ağzımdan şu cevap çıkmıştı: “Allah'ın gözüne girmek için…”
İbrahimTenekeci-Röportajından-
İbrahimTenekeci-Röportajından-
evetbengüzelyazarımedeplifelan:)
Hayallerinde daha mutludur kadınlar.
Bugünün gerçekleğinden, yarının düşüne hızla kaçarken, istediği adamları yanlarına alıp orada, kendilerine bir dünya kurarlar. Ve her kadın, babasını düşünürken küçük bir kız çocuğu, sevdiği adamı düşünürken büyük bir aşıktır.
Kimi zaman banyodan sonra, dizlerinin üzerine serdikleri havluya eğilip, saçlarını tararken, dökülen tellere donuk bir bakışla bakarken kurarlar o hayalleri, kimi zaman tırnaklarının diplerine kadar sürdükleri ojeleri, inatçı bir mızmızlıkla, bitmek üzere olan asetonlarıyla çıkarmaya uğraşırken...
Bavullarına sadece istedikleri adamları koyarlar; babalarını ise asla unutmazlar.
Aşık olacakları adam, babalarına en fazla benzeyen adamdır ve onlar hep o adamı ararlar.
Çünkü babaları güvenin adıdır, yuvasını terkeden kartallar gibi terketmemenin adı.
Hayallerinde daha mutludur kadınlar.
Bugünün gerçekliği hep sonsuz bir ağırlıkla onların omuzlarına biner. Dayanma güçlerine kendileri de şaşarken, onulmaz yaralarını kimseye anlatmadan, büyük bir onurla, her kavganın içinde ve her kavgadan kendilerini koruyarak ama yaralanarak, ruhlarını acının zehirli sularında yıkayarak, arada bir içindeki o küçük kız çocuğuna bakıp, bugün nasıl bir yerde olduklarına şaşırarak bakarak, hep bir gün, sadece kendilerinin bildiği o dünyada, yanlarına sadece istedikleri adamları alarak orada bir hayalin içinde yaşamayı düşlerler.
Ve babalarına en çok benzeyen adama aşık olurlar.
Aşık oldukları adamın elleri, babalarının elleri gibi gezinir saçlarında. “Sevgilim” derken, “yavrum, kızım” der gibi seslenirler. Yaralandıklarında, başlarını dayayıp ağladıkları adamların omuzları, babalarının omuzlarıdır ve bunu o adamlar bile bilmezler.
Hayallerinde daha mutludur kadınlar.
Dünyaya ellerini sürdükçe, dökülen her kirli sıva, onların üzerine düşer. Kurşuni renkte bir ağırlığın altında kalmamak, somut ve pis bir dünyadan, soyut ve güzel bir dünyaya geçebilmek, her şeyini sadece kendilerinin yarattığı o hayalde yaşayabilmek için hep düş kurarlar.
Ve aradıkları tek şey güvendir.
Güvenebilme hayali onların sahip olduğu en büyük hayaldir.
Yarını garanti altına alabilmek için değil, doğacak çocuklarını güvenli bir hayatta yaşatabilmek için de değil, yalnız daha fazla yaralanmamak için, yalnız daha fazla kimse acıtmasın diye, güven isterler.
Veonlara bugün’ün vermediği bu hayali, onlar kimi zaman saçlarını tararken, kimi zaman ojelerini çıkarırken kendileri yaratırlar.
Sonra hızla düşerler.. O güvenli ve güzel hayalden, bu pis dünyaya ve onun kirli gerçeklerine düşmenin nasıl bir burukluk yarattığını ise erkekler anlamazlar.
Erkekler asla anlamazlar..
Bu yüzden o hayalleri erkeklerine anlatmazlar.
Denerler ama daha en baştan, kurdukları hayale alaycı bir gülüşle bakan erkekleri görür ve vazgeçerler. Bir kaplumbağa gibi başlarını, içlerine çekip kendi kabuklarında, bu dünyada kimsenin ortak olmayacağına inandıkları hayallerini, kendi başlarına kurarlar.
Varolan hiçkimse onları anlamıyorsa, onlar da anlayan başka insanlar yaratırlar.
Ve babalarını asla unutmazlar.
Her şeyiyle kabul ettikleri o adamı asla bırakmazlar.
Babaları gibi bir adam daha olmayacağına inandıklarından, babalarına en çok benzeyene aşık olurlar.
Hayallerinde daha mutludur kadınlar.
Bugünün gerçekleğinden, yarının düşüne hızla kaçarken, istediği adamları yanlarına alıp orada, kendilerine bir dünya kurarlar. Ve her kadın, babasını düşünürken küçük bir kız çocuğu, sevdiği adamı düşünürken büyük bir aşıktır...
OnYüzBinBaloncuk
ps: belki arka fonda fransızın birinin söylediği şarkıyı da duyarsınız?...
5 Aralık 2009 Cumartesi
bensenbensenbensenbensen...
4 Aralık 2009 Cuma
aşkareddiye!
"Kapılmayı göğün maviliğine,
Bir güneşle bütün bir gün mutluluğu
Unutalı yıllar geçmiş aradan
İnansaydım sana eskisi gibi
Hatırlat derdim belki yine
Sen yoksun ey aşk insanlar arasında yangın yerleri,
Kısa yakınlıkların yıkıntıları var
İşin kötüsü daha sevginin başında
Ellerinde hesap cetvelleri,
Kar ve zarar hesaplıyor insanlar
Kişiler acıyacak ve kin duyacak
Ve sevecek de bir zaman
Fakat sürekli sevgiler sağanağını sildim aklımdan
Bir zaman resmin olan cebimde ey sevgili!
Şimdi dörde katlanmış,
İlk kolesterin tahlili
Ve aslı olmayan bir şeye,
Beni bunca yıl inandırdı diye,
Dargın öleceğim Fuzuli ye
Aşk yoksun sen seni biz uydurduk,
Saatleri unuttuk, aklımızca zamanı durdurduk!..."
HüsrevHatemi-aşkareddiye
biliyorumsenolsanyapmazdın!
photographed by aznavur
"Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim.
Asla söyleyemeyeceğim.
Oysa o kadar dilimin ucundalar ki.
Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüvercek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı hep kaçırışım hep bundan.
Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor.
Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler.
Biraz zaman diyorum.
Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım.
Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim.
Aslında seni çok...
özledim!..."
tarıktufan-kraliçeninpireleri
2 Aralık 2009 Çarşamba
bugüninceyimincedendeince;)
"Asıl korktuğum, gemilerden, deniz fenerinden, uzakta bir yerdeki uçsuz bucaksız kumsallardan, çocukluğun iskelelerinden, öğle uykularından, herşeyin ne çabuk büyüdüğünden, müzikten, şiirlerden, nedense zamanla sözcükleri unuttuğumuzdan konuştuğumuz; onun gözleriyle aynı renk kazağından, konuşurken, susarken, bana ya da odadaki ayrıntılara bakarken sevimliliğinden, birbirine dokunan insanlarla dolu film karelerinin hatırlanışından ve tabi bunların, içimde yükselen, yükselen çarpıntının duyulacağı korkusuyla başka birşeye dönüştürülmesinden, kızaran dudaklarından, unutulmayacak gülümseyişini, ellerini ilk farkedişimden oluşan o sabah, o öğleden sonra, o akşam duyduklarımdı!..."
kürşatbaşar-senolsaydınyapmazdınbiliyorum
1 Aralık 2009 Salı
uçurtmabayramları
"Bir rüya bir ümide yaslanıp yaralandık
Tutunduk sevgilere düşe kalka
Hep yol aldık
Yenilme gel yenilme
Belki de aldatıldık
Belki dünya hiç dönmüyor
İmkansız yanıldılar
Ölüm yok ölünmüyor
İmkansız ah imkansız
Gel uçurtma bayramları var
Haydi sevin de gel
Ölümsüz özgür çocukluğuna
Yeniden yol ver
Haydi koş haydi gel
Bir avuç sevinç al annnenden
Bana da biraz ver
Öylesine öylesine yalnızız ki
Şu koskocaman şehir ve biz bak ne olur
Bari sen gel..."
sezenaksu-uçurtmabayramları
ellerinesağlık!
30 Kasım 2009 Pazartesi
severdimseverdim!
29 Kasım 2009 Pazar
nerimanteyzedoğruyusöyle!
28 Kasım 2009 Cumartesi
25 Kasım 2009 Çarşamba
kimselerduymasınherkesbilsin!
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter...
Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını.
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter...
Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...
Yavuz Bülent Bakiler
24 Kasım 2009 Salı
düşündüm,düşümsün,düşümdün!
21 Kasım 2009 Cumartesi
işte!
20 Kasım 2009 Cuma
bugün20kasımdır!
"Ama zaten ben, kendi kendime tuzak kuruyorum,
Kendi kendime t’uzağa düş’üyorum.
Ama sende değiştirmek istediğim hiç bir şey bulamıyorum.
Bir an bile.
Beni sinirlendiren huyların olmasa, seni nasıl severdim bilmiyorum
Sende tek bir şeyi bile değiştirmek istemiyorum
Çünkü sende bir tek şeyi bile değiştirsem,
Mükemmel olurdun biliyorum
Varlığın yalnızca hayalimin bir ürünü olurdu
Ki ben hep bundan korkuyorum.
Ben mükemmeli değil, seni istiyorum!"
18 Kasım 2009 Çarşamba
günahmerhametaff
17 Kasım 2009 Salı
pelin!
Hayat bazen birini seçer
Biz “pas!” deriz söz Pelin’e geçer
Pelin’in bir stili var
Mesela aşık olmaz
Biz hepimiz buluşuruz
Pelin’in vakti olmaz
Bak Pelin’e Pelin’e
Mor bana gitmez Pelin’e gider
O beni sevmez Pelin’i sever
Kader bana gülmez
Pelin’e güler
Pelin’e Pelin’e
Kimse beni çekmez
Pelin’i çeker
Bak Pelin’e Pelin’e
Bak Pelin’e Pelin’e
Hayat bazen birini seçer
Biz “pas!” deriz söz Pelin’e geçer
Pelin’in aşkı şuymuş
Dünyada bulunmaz
Pelin’in fikri buymus Pelin’le yarışılmaz
Bak Pelin’e Pelin’e…
15 Kasım 2009 Pazar
“Her şey bu kadar basit aslında” dedim kendi kendime;”dünya tozlanan bir yerdir.” Bütün insanlar toz almak için gelirler dünyaya.Kimisi bir ülkenin tozunu alır,kimisi bir sehpanın,kimisi bir ceketin. Ama bazen bir gözün tozunu almak gerekir dünyada, kabul etmek lazım en zoru budur.
Kovulmuşların Evi
Ali Ayçil
Kovulmuşların Evi
Ali Ayçil
13 Kasım 2009 Cuma
algıdaseçicilik!
"Kapalı bir sandığın içinde gün ışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben. Hakkımda soracağın her sorunun cevabı üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten. Beni keşfetmeye çalışmanı da keşfettiğini sanmanı da istemem. Tanımak zorunda değiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi. Başkaları hakkında edinilen bilgiler, çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer. Tadına varamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde.'
elifşafak-bitpalas
8 Kasım 2009 Pazar
haticesiolabileceğimbirmuhammediarzulamak!
Hatice sadece bir çift âşık göz değil.
Hatice sadece nehre yatak.
Sadece sancağa burç değil.
Hatice aynı zamanda “eller” demek.
Allah’ın Sevgilisini emanet ettiği kadın elleri, aşkın elleri.
Aşkın evi.
Vahyin çatısı.
Gözbebeğin çerçevesi.
Zemzemin kuyusu.
Mağaranın yoldaşı.
İnci’nin istiridyesi.
Define’nin sandığı.
Sevgili’nin sırtına hırka.
Hatice, köşesiz ve kusursuz çember.
Hatice, avuçlarından su içtiğimiz emek sahibi ellerin adı.
Hatice, Aşk’a kapı, Sevgili’ye kab.
Hatice, ol emri karşısında kainat.
Hatice göğün altına uzanmış arz.
Hatice, varlığı Mim harfine ev kılınmış kadın.
Hatice, tekvin kokusu.
Rüyası gerçeğe çıkmıştı Hatice’nin.
Güneş evine doğmuştu.
Sibel Eraslan/ Çöl~Deniz Hz.Hatice
5 Kasım 2009 Perşembe
L&M
4 Kasım 2009 Çarşamba
uyuuyuyuyuyuyuyu
neyse bak saat 11 de normal bi öğrenci gibi yatayım uyuyayım istedim ki sabah dersim var uykumu almış olarak gideyim yıllar sonra...ama olmuyor mehmet sorun ne bende, saat 12 ye yirmi varken yine klasik doğal afet rüyalarımla uyandırıldım:( kalktığımda hiiiç uykum kalmamıştı ağlamak istiyorum yaa:( geçen gün tsunamiyi an be an yaşadım yani resmen bütün felaketi hissetim rüyamda bugün de deprem vardı menümüzde... kocaman bi cadde bi anda çöküyordu gözlerimin önünde, ben de şimdi benim olduğum cadde düşücek diye ordan oraya kaçıyordum:( yoruldum vallaa:( ağlamak istiyorum, normal olmak istiyorum, rüya görmemek istiyorum, ders çalışmak istiyorum, derslere geç kalmamak istiyorum, sabahları zor uyanmamak ama şimdi güzel güzel uyumak istiyorum:( çok şey mi istiyorum? elektrikler de gittiii sana bunları yazarken( internet de gittiği için onun gelmesini bekledim sana bunları yollamak için) ve şeyma da uyuyorr! kesin çözüm, ölmekk istiyorum, başka da bişi istemiyorum!
2 Kasım 2009 Pazartesi
PamelaSpence - seviyorumsensiz
Tanrıya dua ederken korkuyorum
Ya duyarsa yanlış anlarsa
Kimselere ihtiyaç da duymuyorum
Eğer aşk buysa uykumu çalarsa
İnsanlara fazla soru sormuyorum
Cevapsız arama yolundan saptırırsa
Beni seven var mı artık bilmiyorum
Bu yolda sevgi satılıksa
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir kasım akşamında
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Tek kişilik koltukta
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir barda Tunalı'da
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Ucuz havayoluyla
Seni sevip sevmediğimi bilmiyorum
Durum değişti ağlıyorum şimdi
Kendi kaderimle oyun oynuyorum
Edepli aşk olmaz bunu görüyorum
Artık borçlarımı geri ödüyorum
Biraz param var bu aralar
Bazı zaman kendimi pek sevmiyorum
Bu nasıl iş, ne eksik bilmiyorum
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir kasım akşamında
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Tek kişilik koltukta
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir barda Tunalı'da
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Ucuz havayoluyla
Korkuyorum akşam oldu
Kalbim artık çarpmaz oldu
Beni bir zaman sevenler
Artık hepsi evlendiler
Gökyüzünde şimşek çaktı
Köprüden adam atladı
Kendime bir içki koydum
Silah seslerini duydum
Kendi içimde kayboldum
Yoksa ben zayıf mı doğdum
Eski resimlere baktım
Sonra tek tek yırtıp attım
Bugün yine cok üzüldüm
Seni yine bende gördüm
Kira vekti geldi çattı
Benle yaşamak zorlaştı
Her kapı çalanı almıyorum
İyi böyle keyfim yerinde
Artık biraz daha rahat uyuyorum
Dua ile yemeklerimle
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir kasım akşamında
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Tek kişilik koltukta
Seviyorum sensiz
Ankara'da bir barda Tunalı'da
Dönüyorum sensiz İstanbul'a
Ucuz havayoluyla!
31 Ekim 2009 Cumartesi
29 Ekim 2009 Perşembe
aşkgribi/aşkgaribi
"Her gönül bir tek sevgiliye muhtaçtır aslında ,
ne var ki kıblesi yanlıştır, bulduğunu sandığı şey gerçekte aradığı şey değildir ,
Kimisi bir gözleri ahuya zebun , kimisi bir güzel yüzlü güzele meftun , kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur , bazısı dünyaya kanmış, bazısı da hayal alemini gerçek sanmıştır, oysa her biri bir tek sevgili tarafından sınanmıştır!..."
25 Ekim 2009 Pazar
aptalkızaptaladam!
"... ve Külkedisi kaçarken, papucu ayağından fırladı.
Ertesi gün Prens ayağı bu papuca sığacak genç kızı aramaya koyuldu.
Ülkenin tüm kızları , Prens tarafından beğenilmek için,
ayaklarını daha ufak hale nasıl getireceklerinin çabasına giriştiler.
İşte o gün bu gündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından
belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır,
böyle yaparak erkeğin " Prensesi " olacağını düşler dururlar.
Zaman geçtikce topallamasının , kendini depresif hissetmesinin
sebeplerini sürekli kendi eksikliklerinde arayarak...
Ve papucun ne denli geçerli olduğunu hiç düşünmeden..
Erkekler ise ellerindeki "ayakkabıya" (veya düşlerindeki kalıba)
"ayağını"(kendini) sıkıştıracak kadını arar;
"ayağı sıkışmış" bir kadının ne denli gerçek,
ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini düşünmeden...
Ve aslında birlikte yalınayak yaşayabilmenin
özgür keyfinden habersizce..."
24 Ekim 2009 Cumartesi
neolursandeğilneolursungel!
"Susuzlar alemde su ararlar, Fakat su da cihanda susuzları arar durur..
Bu yolda uğraş, çabala; Son nefese kadar bir an bile boş durma!
Olabilir ki son nefeste bir dem inayete erişirsin..
O inayetde seni sırdaş eder..
Topal olsan, sakat olsan bile, uyuklar gibi,
Hatta edepsizcesine de olsa ona doğru kımıldan, onu ara!
Hor musun? Zayıf mı?
Buna bakma da ey kadri yüce kişi,
Himmetine, gayretine bak..
Dudak kuruluğu, suyu haber verir..
Bu eziyet, bu susuzluk,
Muhakkak suya ulaşacağına delalet eder!..."
Hz. Mevlana
bendenrazıolhattat/busonçağrı!...
" Kapat gözlerini önce. Ve hadi aç şimdi kendi içine. değil mi ki, ''aslolan gözlerin kapalıyken yaşadıkların...'' Hala en güzel hikayeleri dünyalar bir araya gelse anlamayacaklara mı anlatmaktasın? Ve sen hala sağırlar ordusuna senfoniler mi çalmaktasın? Ne seni hazmedebilen ne de senin hazmedebildiğin bir alemde için sızlıyor, biliyorum. İçine bak, imkansız bir şey olmadıgını göreceksin. Kapat gözlerini gitsin. Ama aç kendi içine.."
NazanBekiroglu-MorMürekkep
Aşkbenimhakkım!
Hiç olmadığı kadar karanlık ve hiç olmadığı kadar yağmurlu bir gecede Yûsuf’u hatırlayan Züleyha çöle ve ırmağa baktı. Buhur yakma saati çoktan geçmişti tapınakların. Züleyha geçmiş zamanlara ve gelecek zamanlara baktı. Dudağının ucunda Duy dedi Züleyha duy beni ey gelecek zaman
duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.
Bütün o yaşanmış ve yazılmış olan
bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan
hikâyelerin kadın kahramanları.
Kadınlar ve kızlar
dişil ve doğurgan
duygusal ve duyarlı olan.
Eril olmayan yani
fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale daima.
Gecenin karanlık koynunda kapılarını açan kenten fazla
en fazla bir sandalı koynuna alan deniz.
Durağan
ve çaresiz
ve lekesiz
ve temiz tertemiz.
Adı tarihe geçmiş ve geçecek
dişil ve doğurgan
kadın ve kız olan yani ki
yani ki bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.
Dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş çağların gerçek sahibi gerçek yazıcısı tarihin
bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan
en güçlü kumandanları köle en zelil köleleri hükümdar kılan
tutsakları en derin aydınlıkta hür hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan
hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren
hükümlüyü birden hükümsüz eden.
Geçer akçeleri geçmeze geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el.
Ama güçsüz
çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel.
Duyun beni geçmiş ve gelecek zamanların bütün hikâye kahramanı kadınları
ve hikâye kahramanı olmayan kadınları.
Bir ben gibisi olmayacak aranızda
hiçbirinize benzemediğim kadar hiçbiriniz benzemeyeceksiniz bana.
Hepiniz düz yollarda sakin ve güvenli bir yaşamın kollarındasınız
bense derin ve karanlık bir kuyunun başındayım.
Fethedilen değil fethe kalkışan olarak kalacak geçmiş ve gelecek zamanlara adım.
Acım acınızdan
gücüm gücünüzden çünkü çok daha fazla
aşk benim hakkım
aşkın hakkımız olmayanı istemek anlamına geldiğini bildiğimden bu hak ediş
çünkü bu aşk benim yazgım
çünkü kutsal kitaplarda zikredilecek benim adım.
Yükselmek için düşmek arınmak için kirlenmek
çıkmak için batmak lâzım.
Yeniden doğmak için ölmeli insan bir kere
ruh olmak için teni yakmalı kadın
ve suyun serinliğini bilmek için ateşe düşmeli kadın.
Vurucu kavrayıcı ve kuşatan
durmayan koşan
böyle yazılmış benim yazgım
kutsal kitaplarda böyle geçecek adım
yazgıma ben nasıl baş kaldırırım?
Hanım hanımcık ol böyle denecek Leylâ’ya .Ve oda öyle olacak.Çöle düşen Mecnun Leylâ değil.Leylâ ağlamak için bile bahane bulmak zorunda. Ben öyle miyim ya?
Şirin’in bahtına düşen uğrunda dağlar delinen olmak olacak dağları delen değil.Suyu bulmak Ferhâd’ın bahtı.
Aslı en fazla bir âh felekleri tutuştursa da. Açılıp kapanan düğme Aslı boyundan ayağa.Yanıp küle dönmek Kerem’in hakkı olacak.
Ben Aslı gibi miyim ya?
Evli evinde yerli yerinde
bana yazılansa benim alnıma Yûsuf’un gömleğini yırtmak boydan boya
nasıl karşı çıkarım yazgıma?
Adım
ey geçmiş ve gelecek zamanların
dişil ve doğurgan duygusal ve duyarlı
hanım hanımcık durağan
ve çaresiz
ve lekesiz
bütün hikâye kahramanları.
Adım adınızla birlikte anılsa da
dağlar ve ırmaklar arasında
gökler ve yer arasında olduğu kadar mesafe olacak adımla adınız arasında.
Siz yazgınızla iffetli
çaba harcamayacaksınız eteğinizdeki çamuru akıtmaya.
Ben yazgımı yükleneceğim önce
sonra yazgımdan iffet çıkaracağım.
Bu yüzden Yûsuf’un arka tarafından yırtılan gömleğinden
Züleyha’nın önden yırtılan eteğine kadar uzanacak yolum
Adım adım
Aşk benim hakkım!...
NazanBekiroğlu-YusufileZüleyha
23 Ekim 2009 Cuma
uy(u)makistemiyorum!
"Kararsızlık, gelecekle ilgili pişmanlık korkusundan doğan bir zayıflıktır. Dün Senharib' i hastanede ziyaret etmeye niyet etmeden önce kararsızdım.
Odasına girdiğimde, onu kafası beyaz sargılar içinde yatağında gazetesini okurken buldum. Yanında, üzerinde çeşitli alet ve ilaçlar olan bir masa vardı. Ne diyeceğimi bilemeden kapıda durdum. Dilim ona selam vermeye yanaşmıyordu. Bir süre öyle sessizce kalakaldım. Gözlerimdeki samimiyeti ve ona olan acımayı görür ümidiyle yaklaştım. Elimin sanki vücudumdan ayrılmış gibi tokalaşmak için ona doğru uzandığını hissettim. Fakat Senharib, tiksinti ve antipati içinde bana bakınca, elimin hareketine mani oldu. Sonra da yüzünü öte yana çevirdi ve düğmeye bastı. Bir müddet sonra içeriye bir hemşire girdi. Ne ona ne de bana dönemeden 'Bu adam buradan çıksın' dedi. Şaşkın bir halde çıktım. Hala hayretteydim. Acaba kıyafetimden dolayı mı utandı yoksa yüzümden mi? Veya rahatsızlığı arttı da hiç kimse ile görüşmek istemedi mi?
Senharib ne yaparsa yapsın, hakkımda ne düşünürse düşünürsün, onun benim için özel bir yeri var. Çünkü ikimiz de insanların bilmediği bir sırız!..."
MihailNuayme- ArkaşınGünlüğü
22 Ekim 2009 Perşembe
heyhat!
"Garip bir hüzün var içimde bugün
ölümün rengiyle yıkanıyorum
bir yanda boynumu büküyor hayal
bir yanda ateşe gömüldü bahar
her yolun sonunda tıkanıyorum
beni dinlemiyor şimdi aynalar
ruhum bir kamburu taşıyan hamal
parçalanıyorum ve yanıyorum
her umut içinde kanlı bir sürgün
garip bir hüzün var içimde bugün
dünya yıkılmaya mahkummuş meğer
sevda bir çıkmazın içinde yorgun
her kime sunduysam kalbimi,heyhat
hücrelerim dargın,benliğim kırgın
siyah,bir simsiyah düğümmüş hayat
çözdükçe yitirdim duygularımı
ne mavi çekiyor beni,ne beyaz
karanlıklar yuttu uykularımı
kim derdi ki,mutluluk bir pula değer
dünya yıkılmaya mahkummuş meğer!..."
nurullahgenç
20 Ekim 2009 Salı
benmükemmelideğilseniistiyorum!
Bazen yüzüne olabildiğince sert bir yumruk indirmek istiyorum bu küçücük, narin, ama kesik izleriyle dolu ellerimle (yağmur bir süredir onları kıskanmıyor). ama senden asla nefret etmiyorum. bazen cam bardaklar fırlatmak istiyorum beyaz duvarlarına, sana bağırmak istiyorum tüm komşuların meraklarını ani bir patlamayla uyandırıp pencerelere tünemelerine sebep olurcasına; ama senden asla nefret etmiyorum. seninle kavga etmek istiyorum doyasıya, gömleğinin yakasına tırnaklarımı geçirip yırtarcasına, en ufak itişinle dağınık yatağın üzerine yığılırcasına; ama senden bir an bile nefret etmiyorum. olsa olsa, bazen seni kendime biraz uzak buluyorum. ama zaten ben, nefes almak için herkesten biraz daha fazla alana ihtiyaç duyuyorum.
Ama bazen ben, pantolonunun paçasından seni, küçük bir çocuk gibi, hiç bırakmamacasına tutmak istiyorum. güçsüz kemiklerim onları saran kollarının kuvvetiyle ezilsin istiyorum. çift kişilik yatakta yarım kişilik yer kaplayalım istiyorum. soluğumu senin nefesinden alayım istiyorum.senden bir an bile nefret etmiyorum; çünkü zaten ben, hep imkansızı hayal ediyorum. olsa olsa, bazen seni kendime biraz uzak buluyorum!...
18 Ekim 2009 Pazar
eşitdeğildengiz!
16 Ekim 2009 Cuma
bilbakalımyahatice!
14 Ekim 2009 Çarşamba
cervantesemektup
"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu!..."
sabahattinali- kürkmantolumadonna
13 Ekim 2009 Salı
...
12 Ekim 2009 Pazartesi
letsstart!
11 Ekim 2009 Pazar
bendeözledimbende!
Ne kadar çok aşka intizar eden
Kimi çok seviliyor,kimi yoksun sevgiden
Sen orada ben burda bir şey gelmez elimizden
Sen orada ben burada ben de özledim ben de
Ben de özledim ben de,resmin var şuan elimde
Sana koşmak isterim,derman yok dizlerimde
Canımdasın dilde değil,bu haykırış elde değil
Bırakıpda giden sensin,bunun suçu bende değil
Canımdasın dilde değil,bu haykırış elde değil
Bırakıp da giden sensin,bunun suçu bende değil
Yavrunun anası gibi sevenin sevdası gibi
Derdimin dermanı gibi ben de özledim ben de!!!
ferditayfur-
:)
10 Ekim 2009 Cumartesi
"DüşdeGörDediDüşümdeGördümDüş'tümdeGördümGördümVeDüştüm!..."
"Bu rüya şunun belirtisidir;
uzun gecelerde sayıklayıp durduğun şeyi elde edeceksin… Ama önce, seher çağlarında yanıp yakılacak, gününü karartacak, boynunu ip gibi incelteceksin…Tertemiz unutulanların zekatı gibi varını – yoğunu kendi ellerinle vereceksin…uykundan olacak, başını feda edecek, muma dönecek, gece bu rüyayı gördün, gündüz oldu, uyanıp kalktın ya!…"
Artık güleceksin!..."
Mevlana5 Ekim 2009 Pazartesi
5N1K
3 Ekim 2009 Cumartesi
israfetmesevginimi?
24 Eylül 2009 Perşembe
ömrümsenisevmeklenihayetbulacaktır!
"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve yine farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu!..."
18 Eylül 2009 Cuma
Aşkkigerisivesaire....
17 Eylül 2009 Perşembe
14 Eylül 2009 Pazartesi
dudaklarındaarzu...
12 Eylül 2009 Cumartesi
konuşmayoksayanarsın!
10 Eylül 2009 Perşembe
kapamagözlerinikaranlıktankorkarım!
8 Eylül 2009 Salı
areyouready?
4 Eylül 2009 Cuma
çokgecehepgecehergece!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)